Tüm insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için muhakkak olması gereken hayvansal ve bitkisel ürünleri üretmek üzere tarımsal ekonomide sürdürülen etkinlikler bütünleştirilmelidirki değer kavramı ve toplumsal refah sağlanabilsin.Vazgeçilme olasılığı olmayan bu faaliyet kapsamı itibariyle insanların beslenmesine yöneliktır.Bitkisel ve hayvansal ürünlerle insan ve hayvan beslenmesinde girdi olarak kullanılmak üzere işlenip,hazırlanması ve tüketiciye ulaştırılmasına yönelik bütün süreçleri içine alan kapsamlı bir istihdam yaratan sektördür tarım.Yani teknolojideki gelişmeler,bilimsel ilerlemeler,kültür farklılıkları ve ekonomik faaliyetler ve daha bir çok benzeri olaylar bu olguyu değiştirmediği gibi insan beslenmesinde temel olan tarımsal ürünlerinde yerini alabilecek alternatifler bulunmamaktadır.
Tarımın çok önemli bir yönüde tarım ve sanayi devrimi yerleşim olayını sağlayan ve aynı zamanda değiştiren iki olaydır.İnsanların tarımsal etkinliklerle uğraşmaya başlamasıyla yerleşik hayata geçilmiş,yerleşik toplumlara geçilmesiylede toplumsal bir düzen ve kentler oluşmuştur.Bu bağlamda yerel yönetimler özellikle büyükşehirlerin yasal statüleri gereği halka hizmet arzında etkinlik,verimlilik,kalite ve çağa adapte olarak gerisinde kalmamak gibi yapılan düzenlemelerin zamanla zorunlu olduğu ortaya çıkmıştır.Bu yapılanma süreci içinde köylerin tüzel kisiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülen köyler artık belediyelerin bir parçası haline getirilmiştir.Tüzel kişiliği kaldırılan köylere ait hizmetler(Tarımsal ve Kırsal hizmetler)önceden devletin kurumları tarafından yerine getirilirken şimdi büyükşehir belediyeleri tarafından karşılanmaktadır.
Buradaki temel amaç görev ve hizmetlerin tek bir merkezden yürütülmesi ve yerel ekonominin avantajlarından yararlanmayı hedeflemektedir.Aynı zamanda kamu finansmanında tasarruf,etkinlik,verimlilik,koordinasyon ve kalitenin artırılması gibi kriterler esas alınmaktadır.Bunların yanında büyükşehir yasasında "Tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla"her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilir denilmesine karşın ,ülkemizde 31 büyükşehir belediyesi içerisınde bir kısmı hariç tarımda hala GIDA krizi devam etmektedir.Burdanda anlaşılmaktadırki yasa ile büyükşehirlere verilen bu yetkiler kullanılmıyor ve hatta biŕ çok belediyenin bu konuda hazırlığı olmadığı gibi belediyelerde bu anlamda iç dinamikler(Tarım dairesi başkanlığı,Tarımsal destekleme dairesi başksnlığı vs.) yanında bu düzenlemeye dair yönetmelikler dahi çıkarılmamıştır.
Halbuki eskiler hariç yeni büyükşehir olan illerle ilgili kanun 5216 sayılı yasa ile çıkarılmış ve büyükşehir ilimizde 3.beş yıla girmesine günler kala hala tarımla ilgili icraat yapacak kurumsal yapı daha oluşturulmamıştır.Kırsalda sınırlı geçim kaynaklarıyla hayatlarını ikame etmeye çalışan insanlarımız,sonuçta topraklarını geride bırakarak göç edip gitmektedirler.Aslında 21.yüzyılda göç travması bir ülkenin kanayan yarası olup,bu bağlamda sorunu çözmek için sorumlu kurum ve kuruluşlar acilen harakete geçmelidirler özelliklede büyük şehir belediyeleri.Büyükşehir yasasında tarımla ilgili herşey varken bu yasanın vatandaş aleyhine ihlal edilmeside anlaşılabilir değildir.Yani tarımsal üretimde yaşanan azalma ithalatı zorunlu hale getirirken üretim ve tüketim dengesizlikleride sosyoekonomik yapıyı altüst etmektedir
İnsanların günlük yaşam pratikleriyle kentsel hayatın ve kırsal kesimin yerel yönetim birimi belediyeler olup,onunda iç dinamiklerinin toplumsal sorumlulukları vardır.Ülkemizin sınırsız toprakları olmayıp varolanda gittikçe azalırken,2020 yılı sonu itibariyle tarımsal toprak varlığımız 23.136 hektara gerilemiş ve hala gerileme devam etmektedir.Her doğan çocuk için 400 metrekare toprağa ihtiyaç olduğundan bu doğal varlığı korumak ve başka ülkelere muhtaç olmamak için toprakların korunması ve arazi varlığımızın devamlılığı için çok ama çok titiz davranılmalıdır.
NETİCE OLARAK;
Burada büyükşehirlerin merkezi yönetimle beraber yerellik ilkesi çerçevesinde,insanları yasadıkları topraklarda tutmak,verimli hizmet sunmak,karar alma süreçlerine demokratik katılımın sağlanması gibi çok önemli gòrevleri vardır.Yerelde tek aktör olan büyükşehir belediyeleri kırsala ve tarıma hizmet verme sürecini önemli ölçüde aksattıkları yetmezmiş gibi birde yüzyılların resmi hüviyeti yani köy tüzel kişiliğide insanlarımızın elinden alınmıştır.Hizmet sunumunu yerelde merkezileştiren bu durum tarımsal üretim kapasitesinin belirlenip ilgili yönetmelikleri belediye meclislerinden çıkararak tarımsal yeterlilik düzeyi artırılmalıdır.Dolayısıyla üretici ve yerel yönetim ilişkisi güçlendirilerek gıda güvenliği güçlendirilmiş olacaktır.Yoksa geçen zamanı tutmamız olanaksız olacağından zamanla yarışmalıyızki toplumsal sorunlarımızı çözebilelim.Aksi halde gittikçe daha derin bir çıkmazla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.